Her
zaman atraksiyonlu bir hayatım olmadığından şikayet eden ben, artık çok iyi
biliyor ki atraksiyon bana göre bir şey değil. Hele de bu panik halimle bir
bütün oluşturunca… yazacak malzeme oldu ama aslında olmasaydı da olurdu.
bir
arkadaşımla Pazar günü için çıkalım gezelim dedik, her Pazar evdeyim sanki de. Evet
her Pazar evdeyim aslında ben. Önceliğimizde Pazar günleri kurulan bit pazarı
vardı. İlk defa gidecektik bu pazara. Daha önce gidenlerden güzel dönütler
almıştık, bizde gidip oranın bir tozunu attırmalıydık. Saat 10 da buluşacakken
ben uyanamadım. Kız msjlar atıyor, bi kendime geldim 10a 10 var. makyajı,
kıyafeti, evden çıkışı, metroya varışı falan derken bana gerekli süre en az 30 dk ... dahası kurtarmaz normalde ama jet hızyla öyle bir hazırlandım ki 10 dkya apartman
çıkışındaydım.. Ben koştura koştura metroya koşarkene msj gelmezmi? Otobüsteyim
diye. Tabi arkadaşım bu kız hazırlanamayacak bari burada beklemeyeyim evine
gideyim diyip otobüse binmiş bize geliyor. Bense 4 dk ya metroya uçacaktım. Tıpış
tıpış otobüs durağına gittim ve beklemeye aslında ayakta uyuklamaya koyuldum. Neyse
geldi biz de gayet heyecanlı metroya gittik. Metrodan inene kadar şey düşündüm;
Aysel
gürel, bit pazarından falan alışveriş yapardı diye duymuştum. Kadının tüm
giydiklerini ordan alıyor zannetmiş olmalıyım ki, hayalimde tv de görülen
mahmutpaşa gibi bir yer, cıvıl cıvıl renklerle kurulu bir Pazar. Ne bileyim
aklımda güzel Pazar manzaraları falan.
İndik
metrodan ilk gördüğümüz kişiye soracaktık. Gittim gayet akli dengesi yerinde olmayan bir
adama sordum. O da saolsun tarif etmeye çalıştı ama nasıl diye sormayın. Hatırlamak
istemiyorum. İlerledik, gittik, sonra gayet berbat bir köprü ve köprünün arka
tarafında yığınla insan. Arkadaşımla birbirimize bakıp güldük. Bulmanın keyfiyle
‘istikamet insan yığını’ diyerekten gittik.
Aman
Allah’ım o ne? O da ne? Çamurların içinde eski, berbat eşyalar. Dolandık biraz
hayır canım böyle değildir falan filan derken başladığımız yere geri döndük. Sonra
arkamıza bakmadan ordan uzaklaştık. Oradan Alsancak’a geçtik. Yemek alışveriş
falan gezdik, eve gidelim dedik, sonra metro yaptık gene, yürüyen merdivene tersten
binip aşağı indik, görevliden azar işittik :)…. Eee bu muymuş atraksiyon hayır
değil….
Bugün,
dün çantam da olan nüfus cüzdanımın olmadığını fark ettim. Panik halim tavan
yaptı resmen. Evin içinde koşturuyorum. Her yeri altüst ettim kimliğim yok. Dokunsan
ağlayacam. Bi kimlik için ağlanır mı demeyin. Ben ağlarım hemde çığıra çığıra…
sonra karakola gitmem söylendi. Tamam deyip evden çıktım. Ama şeytan, ben
karakol yolunu tutmuşken aklıma girdi. Hadi kalk git alsancak’a çantanı açtığın
yerlere sor belki bulmuşlardır, belki kimliğin orda seni bekliyordur. Kalktım gittim
dün girdiğim tüm yerlere, dün kimliğimi düşürmüşüm, kimlik buldunuz mu? Cevap hüsran,
deli gibi yağmur bastırdı birde. Ben korunmasız, şemsiyesiz ve yüzümde bir ton
boya var iken.
Sonra
alsancak’ta karakola gittim. Adam tutanak tutmayacağım. Git nüfus müdürlüğüne
çıkar dedi. Bende sevindim, nüfus müdürlüğüne gideyim bari dedim ve gittim
ordan. Abimi aradım durumu anlattım konuştuk, hiç aklıma gelmeyen durumlardan
bahsederek içime kurt düşürdü. Ya biri kimliğimi kullanarak bankadan kredi
çekerse, sonra o krediyle bir şirket açarsa, sonra o şirket batarsa. Batmasa iyi
sorun yok ama ya batarsa. Ya biri kimliğimi bir dvd kiralayan dükkana bırakıp
bir sürü dvd alıp adamı dolandırırsa. En çok bu duruma üzülürüm. Ya Kemal Sunal’ın
karabela filminde olduğu gibi olursa. Kabul bu ihtimal düşük ama ya benzeri olursa. bi şüphe bi şüphe içimde. ya ya kimliğimi evlendirirlerse. hem de yabancı uyruklu, yasa dışı işler falan. Aman yarabbim. ya bir kaç sene sonra ATHENA üyesi diye tutuklanırsam...
Dahası benim ikametim İzmir de değil ki. Kimliksiz uçağa
binemem. Burada mı kaldım? Kimliğini kaybeden burada ikameti olmayan insanlar ne yapar bilmediğimden ve etrafımda da buu bilen insanlar olmadığından tekrar panik tavan, o kadar hızlı yürümüşüm ki, bir
anda nüfus müdürlüğünde buldum kendimi, sıra aldım 50 kişi var tam tamına 50… hadi
dedim boş bekleme bari buradaki karakola git. Gittim, derdimi anlattım. Adam kayıt
tuttu. Sistem değişmiş, tutanak falan yok, gazeteye ilan da yok. Parayı bas kimliği
çıkar dedi bana. Tamam dedim. Bu sıra zarfında unuttum yeniden ikamet durumunu.
Gittim para çekeceğim ziraatten. Allah’ım kuyruk sokak başına kadar. Malum birinci
sınıflar ilk burslarını alıyorlar. Sıra bir de tekli değil. Her sırada en az 2 en
çok 5 kişi falan. Saymadım ama yaklaşık 80 kişi, yuh. O panik halimle aklıma
nasıl geldi bilmiyorum. Ki ben panik olduğumda donar kalırım. Hemen başkasını
arayıp yardım, fikir takviyesi isterim. Aklıma gelen fikir herhangi bir
bankanın atm sinden para çekmek bu arada.
Sonra
gittim nüfus müdürlüğüne, 15 kişi kalmış. Of çok var derkene, sıra numaraları
üçer üçer eksildi. Birçok insan beklememiş ve gitmişler. Heyoooo. Sıram hemen geldi. Adam bana git bu muhtarlığa
dediği anda ölecektim, nefesim kesildi. Sonra şöyle yap sonra şuraya git falan
filan duymuyorum. Pardon anlamadım bir daha söyler misiniz ne yapacağım? Diye sorup
pür dikkatimi adama verdim. Kalbim ağzımda
atarkene benim ikametim İzmir de değil, çıkıverdi ağzımdan, kesinlikle bilinçli
söylemedim. Ama iyi ki söylemişim. Bence yüce rabbim söyletti. Çekmeyeceğimiz dert
verilmezmiş ya. Gerçekten adamı dinlemek gerçekten orda panik krizinden ölmeme neden
olabilirdi. İkametin Diyarbakır da senin burada ne işin var? Dedi ve ben cevap
vermek yerine bön bön baktım. Bir insana ikametin yok sen arıyorsun İzmir de
gibi saçma bişi söylenmemeli. Ne alaka ama ben tabi… Ne işim var benim burada diye
zırlamaya başlayabilirdim. Son ki üç dört derkene. Halimi anladı galiba ve
gülerek öğrenci misin? Dedi. Evet dedim. Sonra yapmam gereken basit işlemleri
söyledi. Bunları hallet gel, çıkarırız kimliğini dedi. Hemen gözlerim güldü,
dişlerim parladı, teşekkür ettim ve çıktım dışarı.
Attım
kendimi bardaktan boşalırcasına yağmurun içine hiç bir şey umurumda değildi. Kalbimin
atış sayısı da normale dönmüştü. Sonra fotokopiciye giderken, acıktığımı
hissettim. Battalbey’in kapısını açtım. ''Çift lavaşlı bir tane istiyorum. Paket olsun.
Fotokopiciye uğrayıp gelcem hemen'' dedim. Fotokopiciden çıkarken ise unuttum. Doğru
otobüse bindim. Otobüsten indiğim an DANK. Allah’ım dönmeli miydim? Dönmedim. İçim
sızladı, kendime kızdım ama dönmedim. Aslında dönebilirdim. Dönmeyerek ayıp
ettim. Ama onca yorgunluktan sonra bilemedim off. Kendime söylene söylene markete
girdim. O kadar panik halde koşturdum ki bugün evde yemek yapmam gerektiğini
bile unutmuştum. Hava kararmış, yemek saati geçmişti. Eve gelip, kim yemek
yaptı bugün kurt gibi açım dedim. Sonra bir DANK daha. Bir sonraki boş günde
size leziz yemekler yapacağım demekle kaldım.
Ailemle tlfonda konuştum. durumu anlattım. ailem dedim çünki, babam, annem, ablam, diğer ablam yengem ve abimden bahsediyorum. aynı anda hepsiyle konuştum yani... onlar o çok relaxlar ya ''bir şey olmaz, sakin ol yenisini çıkar, üzme kendini, ya çantanı veya cüzdanını kaybetseydin, panik yapma bi ya'' falan dediler. rahatladım, boşuna panik yaptım biliyorum ama gene olsa gene yapardım KENDİMİ TANIYORUM. Yemeğimi yedim. Ve yazmaya başladım. Şimdi
de yazımı bitirdim. THE END?
2 yorum:
senin bizi de panik duruma sokan hallerin var. yazılanları tekrar tekrar okursan daha iyi anlarsan. tekrar okuyunca kararımı verdim mesela; sana tavsiyeden fazlası lazım...
biliyorum and katılıyorum :) sen varsın yeter diyorum bir de :)
Yorum Gönder