09 Temmuz, 2013

'ah bu ben' izdüşümü


sürekli ama sürekli geçmişe özlem duyan, hayatı da oyunlar misali aynı leveli bi kaç kez farklı şekillerde oynadıktan sonra en iyi puanla diğerine geçmeyi isteyen, doyumsuzluk hastalığı olan, bıkmak kelimesi lugatında olmayan, yemek yediğinde bile karnı doyan ama gözü doymadığından sürekli tüketmeye meyilli, 

bir mantar tahta üzerine sıralan gelecek planlarına bakıp sabırsızlanan, hem bu anı hemde gelecek anı her anı zaman kavramı olmadan yaşamayı düşleyen,  isminden aldığı feyzle seke seke dolanan, her olayın nedenlerini sonuçlarını olması gerektiği yönünde düşünüp hayatı durmadan yaşamaya meyilli,

aslında çocuk kalmayı düşlediğinden öyle davranan, çocuklarla oyun oynamaya, çocukla çocuk olmaya bayılan, sürekli uyduruk oyunlar bulup eğlenmeyi düşleyen, çocuk ruhu yüzünden sürekli azar işitse de artık büyü biraz denilse de umarsızca davranmaya meyilli,

arkadaşlarına alışınca ayrılığın fazla zor geldiği, başka sıkıntısı olmadığından 'özlemek' benim dünya ki imtihanım herhalde diye düşünen, en eğlenceli saçma salak bi foto da bile yaşlarına hakim olamayan, en çokta didiştiği arkadaşlarını özleyen, asla ve asla yalnız olduğunu hissetmeyen, daha doğrusu yalnız olmadığını hissettiren arkadaşlara sahip olan, güzel anılarını sürekli yad edip kötü anılarını olmamış gibi unutmaya meyilli,

gerçekleşme ihtimali düşük kötü olayları olmuş gibi düşünüp sessiz gecede ağladıktan sonra rahatlayan, olaylara hayata belki de bundan dolayı deşarj şekilde rahat bi şekilde devam eden, birer birer hayatından eksilenlere rağmen onlarla tekrar buluşma gününü belki şebi aruzu her zaman hatırında tutmaya meyilli,

güney kore hayaliyle yanıp tutuşan, gitsem de şurda şu fotoyu çeksem, şurda şu pozu versem, cecu adası önemli orayı görmeden dönmem, turkish kebab-istanbul kebab varmış aç kalmam ben yeeaaa diyen, güney koreyi hep dizilerden bilen öyle seven, koreli damat fena olmazdı ahaaahahha sözlerini dile getiremese de yine meyilli,

16 bölümlük dizinin bitimiyle günün ağardığını farkeden, romantik komedi ise tüm gün durduk yere sırıtan, dram ise tüm gün aklını kurcalayan kendi derdiymiş gibi üzülen, mutlu sonla bitmişse içi rahat, başroldeki 2. erkeği sevmişse hayır ama ona yazık, canım canım kıyamam ben ona yaaaaa diye başrol kızına sitem eden, dizinin tüm müziklerini uzun süre dinlemek üzere telefonuna indiren, dizide geçen etkili olayları sağa sola, samimiyeti bile olmayan arkadaşlarına, telefonda her konuştuğuna ''yaaa ben bi dizi izledim'' diye başlayıp tüm diziyi anlattıktan sonra ''sonunu söylemem, mutlaka izle diyen", sürekli film olduğunu, hayatın böyle olmadığını bilse de izlediği aşkları düşleyen, umutsuz kalmadan mutsuz olmadan hayatını sürdürmeye meyilli,

işte öyle biri...

Hiç yorum yok: