13 Eylül, 2012

talihsiz serüvenler dizisi

2 hafta önce İzmir'e döndüm ben. izmir'e adımımı atar atmaz da talihsizlik mi desem ne desem işte o yapıştı bana.

daha havaalanındaydım ki ben, telefonu açaraktan annemi arayıp ben yetiştim demek istemiştim. ama ben yetiştim diyemeden annem gözü yaşlı telefonda ağlayıp eve vardın mı? ulaşamadık sana ühühühüh diyince ben de evet evdeyim şimdi kapıdan girdim diyiverdim. nede olsa en geç 1 saate evimde olacaktım zati. ben yalancı deilimdir. anneye yalan söylenmez bilirim. bu yalan benden misli misli çıkacaktı onu da bilirim ama niyetim kötü deildi ki...

tam 40 dakika bavulumun gelmesini bekledim tam 40 dakika. acelem var çünki ertesi gün bütünleme sınavım vardı ve ben istediğim gibi çalışmamıştım. çünkü, arkadaşım bir hafta öncesinden yollamıştı bana kitabı amma velakin acil posta servisiyle gönderilen posta bana 5 gün sonra geldi. 5 gün. benim izmirden memlekete gönderdiğim kargo bilem 2 güne giderken. aps 5 güne geldi. 5 gün. kızgın deilim canım. neden kızayım? neden?

bavul gelmemeye dururken ben aile nabzını kolaçan etmiştim. çünkü, tüm ailem alarm içindeydi. her zaman geldiğim yol ama onların bugün telaşlanacakları tutmuştu. her zaman geldiğim yol. ama telefonuma her cevap veren bana sanki birini öldürmüşte kaçmışım, kayıplara karışmışım gibi hesap soruyorlardı. her zaman gelip gittiğim yer ama onlar bana ''nerdesin sen ha nerdesin? neden böyle yapıyorsun? izmir'e okumaya gönderdiğimize çok pişman ettin'' demişlerdi... bense telefonda bunları duyarken sadece mala bağlayabildim. konuyu bile anlayamadım. neymiş efendim yarım saat önce aramam gerekirmiş. işte burada vüsale(yengem) en çok sana ihtiyacım olduğunu anladım. sen azerbaycanlardaykene ablam annemi annem ablamı telaşa veripte durmuş. aklı başında biri de ''kızın şarjı bitmiştir, uçak geç inmiştir'' dememiş. dememiş ya dememiş...

bavulum geldi, ben bavulumu alıp havaalanından usulca uzaklaştım. tren istasyonunun yolunu tuttum. izmir izbanımız dillere destandır. hatta şeyda'nın geceleri inek kaçakçılığı yapıldığına dair şüpheleri vardır. haksız da sayılmazdır. çünkü gerçekten ahır gibi kokmaktadır. ben trene bindim. halkapınar metro da ineceğidim. hafif mayhoş kafayla ben uyudum uyuyacam trende. önümde duran monitöre arada bakıp sonra ben hülyalara daldım da daldım. sonra kafamı bi kaldırdım. dışarı da TURAN yazıyordu. bilenler bilir turan, halkapınardan 5 durak kadar sonrası falan. monitöre bakıyorum halkapınar'a daha 2 durak var. ama ben Turandayım. önce afallayan sonra aniden bir kalkışta bulunup. ''halkapınardan geçmiyor mu artık bu tren?'' diye saçma anlamsız bir soru sordum. yanımda oturan bayan '' ben halkapınardan bindim cicim'' diyince etraftakiler bana mal muamelesi yaparken ben trenden indim ve otobüsle evime döndüm...

bizim mahallemizde tonton bir amca ve bakkalı var. çok güleryüzlü cınım benim. yalnız ben her o dükkana gittiğimde başka yerlerde bulunmadığım saflıklarda bulunuyorum. gerçekten o amcaya özel. sırf o gülsün diye bak. öncelerde de daha beterini yaptığım ilginç saflıklarım o gece de peşimi bırakmadı. bu araya giren yaz tatilinde amca belki zar zor beni unutmuştu. ama ben durur muyum? hemen hatırlattım kendimi. ''merhaba (ii geceler demeyi asla beceremedim zaten)'', dedim. meyve suyunu ve içme suyunu tezgaha koydum. bizim amca dükkanını büyütmüş. görünce;

ben; hayırlı olsun, büyütmüşsünüz. (gayet masum, tatlı bir gülücük)
amca: aa evet görmedin mi sen?, ne zaman gittin memlekete? (gayet şirin, hulusi kentmen gülüşü)
ben; hazirandan beri yokum  ben.(parayı uzattım)
amca: ooo çok olmuş sen gideli. (paranın üstünü verdi)
ben; hoşçakalın. (poşeti almadan dükkandan çıkma teşebbüsünde bulunma)
amca; güle güle. poşeti de alsan diyorum.
ben; (yüzümde bir mallık hali) bunu hep yapıyorum.
amca; alıştım artık.(yine güldü halime ya yine güldü, malsın kızım sen mal, hğım dedirten bir gülüş işte)

hayır efendim, yirmilik delikanlı olsa ben ona sevdalı olsam, aşkından deli divane olsam. onu gördüğümde elim ayağım dolaşsa neyse... ama ya o benim ton ton amcam. neden ben bunu onun yanında yapıyorum? bana kaderimin bir oyunu mu yoksa? kendimle dalga geçe geçe, kendime kıza kıza apartmana girdim. ve beynimin içinde ''poşeti de alsan'' cümlesinin defalarcası çınladı çınladı durdu. evin kapısına girdim. anahtarı taktım. korku filmi gibi sanmayın ama bi benzeri, kapı açılmıyor. şok oldum ya, evimin kapısı açılmıyor. yazın ev arkadaşlarım, anahtarı içeri de unuttuktan sonra çilingir çağırmışlar ve anahtarı değiştirmişler. ve beni bundan haberdar etmeyi de şaapmamışlar. neyse telefon diye bir icat var ama telefonun şarjının bitmesi gibi de bir gerçek var. bu arada saat 12 ye gelmekte, ben yorgun ben halsizlikten ölmekteyken. açtım bilgisayarımı, taktım usb ile telefonumu şarja... neyse bi kaç dakika sonra aradım arkadaşımı. kapıcı da anahtar var dedi. amma velakin, tatile giden bizim bu kapıcı da anahtar olması beni paklamadı. resmen elimde bavulumla, meyve suyumla dışarı da kaldım. yok dışarı da deil, apartman boşluğunda kaldım...

bir kaç dakika daha tükenince aklım çalışmaya başladı ve ben izmir de olan arkadaşlarımı aramaya başladım. velhasıl kalacak yer buldum. amma kalacak yere elimde bavulumla yürüyerek gitmek zorundaydım. ve de telefonun diğer ucundaki abim de zırt pırt arayıp naptın? eve vardın mı? arkadaşına gittin mi? tabi telefonun diğer ucundaki şahsın annem olmadığına seviniyorum. ama abim de cılkını(b.k) çıkardı bu işin. sinirlerim gerim gerim. gittiğim gibi uyudum. ve çalışamadan okula gittim.

neyse okulda baktım biraz. hocamız geldi aman ne geliş. giymiş sandaletleri görende plajdan  geliyor sanacak. almış eline boş kağıtları. aldı önümüzden kitapları ve dedi ki; yazın soru 1... tabi biz şok böyle bir sınavı en son 8. sınıfta görmüşüm. lisedeyken bile bizim hocalarımız böyle davranmazdı, bizi en azından adam olmasa da insan yerine koyarlardı. saçma sapan 3 soru sordu başlıklara bakarak. 4. soruyu da kendiniz yazıp cevaplayın dedi. o kadar saçma bir sınavdı. bence okumayacaktı bile. bu dandik sınavdan geçmiş bulunmaktayım. ve bence okumadı, vizelerden 10 puan fazla verdi diye düşünüyorum çünkü, ben o yazdığım saçma salak şeylerle geçemezdim o sınavı. ama neyse dandik sınava dandik çalışma işte. ya ne olacağıdı?

iki günlüğüne şeyma gilin bir nevi yazlıklarına tatile gittim ve gittiğim gece evlerindeki 15 senelik taaa hatay'dan gelen mermer sehpayı kırdım. elim yanlışlıkla değdi ama nasıl oldu bilinmez çok ilginç bir şekilde sehpanın ayağı parçalandı. olayın içinde olmasam üstüne düştüm de kırdım diyecem, inancınız olsun ki hafiften dokundum. çok üzüldüm halen de çok üzgünüm. aklıma geldikçe daha çok üzülüyorum. hu şeymaaaa. hayır madem kırılacağı vardı şeyma kırsaydı ya. of yine gerildim. yani illaki benim başıma gelecek. amennaaaaaa.

güya bu haftalar yani 9-20 eylül arası tarihler uçan balon festivali olacaktı. taaa şubattan beri ben bunu bekliyordum. tek tek planlar yapıp en sevdiğim arkadaşlarımı bu planlarıma dahil ediyordum. ammmmmaaa festivalin yapılmasına 2 gün kala festival seneye erteleniyor. gel de yıkılma... çok üzüldüm çok ama elden ne gelir. bir song ll gook ankara ya gelecek demişlerdi de. o kadar ankara planları yapıpta gelemeyeceğini öğrendiğim de bu kadar çok üzülmüştüm bir de işte bu uçan balon festivaline gidemeyişime.

bir de ben soma'ya gidecekken, manisa kavşağında beklediğim soma seyahat her defasında beni 1 saat bekletiyor bunu nasıl başarıyorlar bilmiyorum. otobüs 40 dakika da bir kalkıyorsa nasıl 1 saat beklediğimi bilmiyorum ama her seferinde en az 5 tane manisa otobüsüne el sallamasam otobüslerin hatrı kalır onu biliyorum.

bu da yazının nokta vuruşu: şarjsızlıktan ve şanssızlıktan yakınan bir yusrac. ya ne olacaktı?

4 yorum:

seynill dedi ki...

kıyamam yaa.nerdeyse ağlıcam .
ama inek meselesinde hem fikiriz.
balon festivali olmasa da olur.maksat beraber vakit geçirmek değil mi. =)
çok çok öpüyorum .

yusrac dedi ki...

ah cancağızım, öyle şeyler oldu işte ama sen fazla şaapma, üzülme.... ben üzüldüm yeter :)

şükrü dedi ki...

la kızım..serüven bi sürü şeyden oluşmaz mı ?
bi hikaye tekle olur mu ki ?lool...bu ne biçim blok ! insan kayboluyor burda...really çok boring !

yusrac dedi ki...

ee bi sürü şey var işteee neyse ya sen anlamazsın fazla şaapma sen.

bir de blok anaokullarında olur. çocuklar bloklardan arabalar evler kuleler yaparlar. burada ne arar la blok...

buralarda olur blog falan neyse sen yine fazla şaapma :)