bugünü farklı farklı yazalım mı? diye edilen tekliften sonra bu sözü unutan ve de az önce karşı tarafın tuttuğu sözden utanarak yazmaya başlayan ben ve o yazı, işte bu yazı...
muhteşem her gün muhteşem anılar, özlenecek hafızaya atılan hatıralar benim için özlem benim için hüzün. işte yine o günlerden biz 2 deli uyduk 1 akıllıya kalktık gittik tire'ye :) ne eğlendik ne güldük. hoşbeş, motor, okey, dalından koparılmış meyveler, mangal falan falan, radyodan fasıl dinleme ve dahası günün kısaca özeti olabilir. gün sonunda yüzümüzden eksilmeyen ahmak tebessümü, her olaya kahkaha ile gülme de cabası :) o 1 akıllının yengesi mesela, biz gelene kadar oğluna ' bunlar ne içmişlerse bende istiyorum, onların kafasından istiyorum'' derken bunun sırrı içtiklerimiz de değil, birlikte geçirdiğimiz zamandandır dedik dedik durduk. inandıramadık.
yapamadıklarım var, aklıma defalarca estiği halde halen yapamadıklarım ama hedeflerim arasında ilk 5te... mesela biri, motoruma atlayıp kaskımı takıp şehir şehir gezmek. bu hayali ilk kurduğumda 6 yaşındaydım herhalde belki birazcık daha büyük. ve zaman tükendikçe bu hayalime daha çok yaklaşıyorum.
abim bir kaç yıl önce motor almıştı. en büyük hayalim olmasına rağmen hiç motoruna binme teşebbüsünde bile bulunmadım.ben ki abimin 'bisikletime sakın dokunma, bak alıpta süreyim deme' dediği anda aklıma bisikleti kaçırmayı düşürdüğü gün hep gelirdi, yaşım 11 abim evden çıkar çıkmaz bisikleti aldığım gibi son sürat mahallede sürmeye başladım. sonra yokuş aşağı hızla giderken, frenlerin çalışmadığını farketmiştim. sonra neden kullanma dediğini. ve şuan da ne kadar inatçı başıma buyruk olduğumu hatırlıyorum. frenleri çalışmayınca durmak için karşımdaki duvara gömülmüştüm. bisikletin kolu hızlı bir şekilde çarptığından fren kırılmıştı bense acıyan canıma aldırmayıp freni yapıştırmak istemiştim. yapıştırıcı bulamayınca bantlayıp bisikleti yerine koymuştum. hangi akla bunu yaptım bilmiyorum. abim mi anlamayacaktı yoksa bir anda bir mucize, kol kırılmamış mı olacakt? tabi sonrasında abim bunu sen mi yaptın diye sorduğunda. (cevabı kesinlikle biliyordu.) ben sonuna kadar inkar ettim ama bir daha bisikleti izinsiz asla kullanmadım. allem ettim kallem ettim izin aldım ve öyle bisikleti kullandım... ve motor için de hep izin istedim her zaman ''kullanmayı bilmiyorsun ben de sana öğretmem, çok tehlikeli, kaza yaparsan anneye ne derim ben'' diye diye izin vermedi.
şimdi ben tire'deyken ilk defa motor sürdüm. ve bende bir havalar bir özgüvenler. hemen abime mesaj atıp. artık motor sürebildiğimi hatta profesyonel olduğumu ve yazın eve geldiğimde ilk işimin motoruyla gezeceğim olduğunu söyledim. ve artık kendi moturum için para topluyorum seneye kesinlikle motorum olacak. Ahmet şerif izgören'in 'avucunuzdaki kelebek' adlı kitabını bugün bir solukta okudum. ve okudukça en istediğim şeyin kendime ait bir motor olduğundan emin oldum. evet ben bunu kesinlikle istiyorum hemde çok.
sonra yazıyı toparlamam gerekirse, aslında benim için Tire'nin motor ve kendime güven olarak ifade edildiğini söyleyebilirim. evet tire; motor, kendime güven, 2 deli, 1 akıllı, ve muhteşem bir günün ardından kalan hatıralar.
aaahh tam yazıyı bitirirken bak aklıma geldi. şu sarmaya konulan erik çekirdeği. işte onlardan biri de benim kısmetimdi. eğer ki çıkmasaydın erik çekirdeği, içimde ukte, içimde burukluk içimde acı olacaktın. inanıyor musun bunlara diye sorulsa hayır derdim. ama aslında inanıyorum. aman ha kimse duymasın :)
yazısına bu sefer gerçekten son verirken yusrac, naci'nin anlamlı sözleri içinde mutlu mutlu ve çok mutlu...
haydin şimdi de buraya :)
24 Mayıs, 2012
18 Mayıs, 2012
alışmaya alışamadığın zamanlarda...
Karanlık bir anda en yanlış zamanda yağmurların her daim var olduğu sessizliğin sevildiği yerlerden buralara akan bir hüzün işte... Yoldan geçerken içi sızlayan sürekli anıları, geçmişi, özlediklerini düşünmek istemediği kadar düşünen. Düşüncelerde kendini devşiren, ara sıra kaçık ara sıra sessiz sakin, bazen yorgun bazen bitap her an sanki yalnız her an sanki kimsesiz...
Var olmayan yalnızlıkla muhakeme veya ona benzer bir hikaye işte...
Ne yazacağını bilmeden ele alınan kalemde yanlış anlamda kullanılan kelimeler. Önemsenmese de akla gelen bu düşünceler gibi işte. Öylesine söylenmiş sözler, günlerce düşünülen cümleler yada tek kelime. En yalnız olduğunda tek bir ses. Yalnız kalmayı bile başaramayan biri. Başarabildiklerini sıraya koymaya çekinen, özlem ve özlemek içinde hüküm süren duygulara mahkum işte.
Sokaklar sakin, saat gece yarısı. Kulağında Şebnem Ferah, yağan yağmurlarda kaybolma vakti. söylenecek ne kadar çok söz varmış ki, hepsi düğüm... Hepsi akıldan kalbe, kalpten akıla işte. Döngüde kaybolan sözler, artık yaş gözlerde.
Anlatılmak istenenler aslında bilinmesi istenmeyenler ama yazılınca rahatlatan işte. anlamlandırılamayan kadar gizli, sevdiğin kadar uzak, uzun gece de yol almışken... hep kurulan düşler artık yarım yarım iken, onsuz bu düşler kurulmak istenmezken, onu gerçekten yürekten özlemişken... Düşler anlamsız, düşler acımasız işte.
Her şey söylenmişken, alışmaya alışamadığın zamanlarda var olan bu hüzünle, herkese mutluluk, herkese esenlik.
http://fizy.com/#s/1ahpj6
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)