29 Mart, 2012
bugün günlerden panik.
eklenen resim de gördüğünüz sınıf arkadaşlarımın oluşturduğu bir proje, ege üniversitesi hastanesi ile beraber yürüttükleri bir çalışma. bu proje vesilesi ile kan bağışı yapalım dedik biz de. bugünün ilk defa kan vermiş olmam açısından güzel bir gün olması gerekirken, kriz ve panikle dolu bir gün olması yazımın yazılmasına sebep oldu.
ege üniversitesi hastanesine kan bağışında bulunmak için öyle gönüllü bir insandım ki, hemen burada çok isteyip de sahip olamadıklarım aklıma gelir, diğer bir deyişle sahip olduklarımı çok istemedim galiba deyip farklı bir açıdan üzülmeye devam edebilirim. neyse, kan değerlerim 11,6 çıktığından ötürü kanımı istemediler. ben o buruklukla değeri ölçen kadının yanından ayrılamadım. şaka yapıyorsunuz dimi? benim kanım nasıl düşük çıkar, ben her önüne geleni cumburlop mideye indiren bir insanım halbuki, dedim. bana ' her şeyi yemek kan değerini yükseltmez pekmez ye, sıradaki' dedi. ben kırgın, ben üzgün, ben canım sıkkın kalıverdim öyle. gerçekten çok istemiştim kan bağışında bulunmayı. birlikte gittiğim arkadaşım, şeyda kan verirkene içim gitti resmen. şaşılacak bir durum ben kan veremiyorum diye kıskançlıktan kudurdum. insan kan veren bir insanı kıskanır mı? ben kıskanırım, ben kıskancım...
şeyda kan verdiktan 1 saat sonra falan konak'ın yolunu tuttuk biz. 3. istasyona gelmeden,
şeyda: çok kötüyüm, bayılacak gibiyim bu istasyonda inelim.
yusrac: tamam burda inip biraz hava alalım.
şeyda: yusrac, çok kötüyüm, bayılacam şimdi(sözü bitmeden üstüme çullanır ama ben bayıldığını anlayamam.)
yusrac: şeyda, hadi inelim.
hareket edince ben şeyda'nın ayakları olduğu yerde kalır, kolları ve başı benimle birlikte metronun dışında , şeyda resmen eğri hipotenüs şeklinde gözleri açık tüm ağırlığını bırakmış vaziyete kendinden geçmiş. ben hala bayıldığını anlamamıştım ki.
metronun içindeki cıngar teyze: bayıldıııııı, kız bayıldı.
yusrac: !!!!!
kan versem bu kadar kanım çekilmezdi. resmen elim ayağım boşaldı, tüm gücümle şeydayı metronun dışına çektim. ve o arada geçen bir kaç saniyeyi hatırlamıyorum. sonra güvenlikçi yardıma gelince tamamen şeyda 'yı güvenlikçinin kollarına bırakıp, yüzümü iki elimin arasına alıp aval aval şeydaya bakakaldım. ben ki ilk yardım dersi alan bir insanım ama anladım ki boşuna almışım.
güvenlikçi: arkadaşını tut, telsizle yardım çağırayım.
yusrac: ne? ne yapayım? neresinden tutayım.
ordan geçen hemşire: açılın ben hemşireyim,
ordan geçen hemşirenin sevgilisi: o hemşire yardım etsin.
ordan geçen hemşire: başını bana bırak ayaklarını havaya kaldır.
tam bu sırada şeyda gözlerini kırpıştırır, bir kere daha kırpıştırır, gözümün içine bakarak bir kaç kez daha kırpıştırır.
şeyda: uyudum mu ben? rüya gördüm (mahçup edayla)
güvenlikçi: tansiyonun düştü bayıldın. (gayet sakin, metro da bayılmalar hep oluyor sanırım.)
şeyda: kan verdim ben (kemal sunal gülüşü, şimdi sorsan hatırlamamazlığa vurur )
yusrac: ah ha ha (önce sadece gülümseme, kan verdim ben'i duyunca kahkahayla gülme)
neyse kendine geldikten sonra bizim kız oturduk. kalbim halen güm güm güm atarken, şeyda ne olduğunu sordu. ben anlatıyorum ama nasıl heyecanlı, nasıl komiğim aklıma şeydanın göz kırpışları uyudum mu ben? sözleri geliyor. güvenlikçi az yanımızda bizi dinliyor. bizimle beraber o da kendisini tutamayıp gülüyor.
şeyda: of pantolonum toz olmuş
yusrac: neeee. tüm derdin bu mu yani. kızım yerde sürüldün tabi toz olacak.
şeyda: bari temiz yerde sürülseydim. niye temiz yerde sürmedin beni (kaşları çatık ve gayet ciddi bir şekilde bunu söyledi. fazlasıyla ciddiydi.)
yusrac: konuşma şeyda. kalbime dokun. hıı bi dokun. kızım seni burda bırakıp kaçmayı bile düşündüm. (tabi ki şaka) sen pantolonun derdindesin.
güvenlikçi: bak benim pantolonum da toz oldu. ben bişi diyor muyum?
şeyda: (adama cevap vermeden) ben sana söyledim. kötüyüm bayılacak gibiyim. sen telefonda konuş, hııı konuş. beni ciddiye bile almadın.(tripler, tripler)
yusrac: kızım ne bileyim. inecektik istasyon da zaten. ufff krizlerdeyim..
bla bla bunu ve benzer konuşmayı defalarca önümüzdeki 3 saat boyunca tekrar tekrar yaptık. kan vermediğim için mutluyum şimdi. ikimiz falan bayılsaymışız metro da of aklıma geldikçe fena oluyorum.
bugünün kıssadan hissesi
1. kan verildikten sonra kendini iyi hissetsen bile doğru eve gideceksin, gezmeler efendime arkadaşlarla takılmalar no no no..
2. insan bayıldığında gözleri açık oluyor ve dik dik karşısındakine bakıyor. en azından şeyda gözleri açık bayılıyor..
3. bu yaşta ilk yardım dersini alıpta, biri bayıldığında ne yapacağını bilememek harbiden insana koyuyor. büyük deneyim oldu. en büyüğünden.
4. panik haller, kriz durumları nereye kadar. kendimi eve mi kilitlesem? insan içine çıkmasam, of ben ne yapsam? bla bla düşünceler aklına gelebilir. sesli şekilde hayır diye bağır ve rahatla.
5. sonra da gelip mal bir şekilde bunları bloga yazmak harbiden rahatlatıyor. unutamayacağım bir panik krizi anısını daha yazılaştırma duygusunu yaşamak, tam da şuan.
07 Mart, 2012
gitme, yerinde say gençlik çağım
bir
de ben eskiden anlatım bozukluklarına dikkat ederdim hatta lise de eski adıyla öss
ye hazırlanırken bile en sevdiğim konu yazım anlatım hatalarıydı. ben
üniversite de böyle oldum. tabi böyle söyledim diye üniv okuduğuna pişman
birini düşünüyorsunuz dimi? aslında bu tamamen doğru... okulu bırakıp evde koca
beklemeyi istiyor olabilirdim ben aslında. tabi bunun öncesinde annem
tarafından saçı yolunmuş bir insan olarak yaşamayı göze almam gerekir.
annem
ki çocuklarından ayrı kalmaya dayanamayan hatun. beni taaa izmirlere okuyayım
diye göndermişken benden bu kadar ayrı kalmışken, tek bekar çocuğu olarak en
çok bana karşı hasret çekerkene onu bazen kanser etmeme rağmen arada kendini
kanepenin üstüne atıp ben felç oldum bu kız beni öldürmek istiyor diye tüm evi
ayağa kaldırdıktan sonra ben tamam yapmayacam dediğimde hemen normale dönüp beni
bağrına basandır kendileri. bu yüzden bu konu kesinlikle bir kanepe krizi
olabilir.
bazen
düşünmüyor değilim işte. ''geçse de gençlik çağım'' şarkısını söylerken aslında
içimden nidalar yükseliyor hayır hayır hayır. geçmesin yerinde kalsın. geçen
çocukluk çağından ne hayır gördük? geçen gençlik çağından görelim. ben hep 20
kalayım. hep genç kalayım. ailem yukarıda bahsettiğim ikilem arasında her zaman
kalsın mesela. ben gençlik çağımın geçtiğini büyüksün-küçüksün ikileminin
bittiği gün anlayacam, sanırım.
evet
sevgili gençlik çağım 21 olmama 14 gün varkene senden rica ediyorum. yerinde
say...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)